İnsanın içine sığmayan şeylerin bilinçsiz yürünerek ayaklardan çıkarıldığını herhangi bir gün, herhangi bir yerden, herhangi bir yere uzak herhangi bir yere yürürken öğrendim. Acının suratınıza kezzap misali fırlatılışının şaşkınlığı şu yana dursun, kezzabın bu kadar acı verdiği deneyimini yaşamak, bir de hiç ummadığınız vakit hiç ummadığınız birinden gelişiyle bir daha asla bu kadar yara alamayacağınıza emin oluşunuz apayrı şaşkınlık.
Sokakların bir dili vardı, üzerinde gezinen insanların. Bu yüzden hiçbir vakit o yolu bir daha yürümedim. Sokak ortasında kendimi görecek ayna olmadığı için -sırf bunun için- “Bir şeyiniz mi var ?” diyen hanıma bir şeyimin olup olmadığını söyleyemedim. Yüzüme yansımadıysa ne âlâ, bazı acılar saklanmalıydı. Herhangi bir vakit, herhangi bir yerden herhangi bir yere uzak herhangi bir yere yürüdüm.
Bir yalana bir de kandırılmaya gelemiyorum. Yalan çarkının içine fırlatılmış ve elimi neye çarpsam o iflas çubuğuna denk gelmiş gibiyim. Hayatta iflasla 1500 puanı yan yana koymak gibi belli ediyor aslında arasındaki pamuk ipliği kadar ince çizgiyi. Şimdi belki de doğruya yalan, yalana da doğru diyorum, o çarkın içinde dengesini bozuyorlar insanın. Atasözü bölümüne “Anlatmak için yaratılmış bir organımız olan dilimiz varken benden müneccimlik beklemeniz takdire şayan” diye yazılmasını talep ediyorum. O 1500 puanı ben almalıyım.
Şimdi o yürüdüğüm sokaklara bir daha gidip iki çift laf etmek istiyorum. Islak diye oturamadığım banka, bana bir şeyiniz mi var diye soran o kadına, iki mesafe arasını bir acıyı bastırmak için yürüyecek olanları düşünmeyerek kısa tutan büyükşehir belediye başkanına.
Kendiniz için -belki- alışık olduğunuz şey başkası için önem arz edenlerin en başında geliyorsa, bire beş düşünmeniz gerekiyor. Şuursuzluğunuzun bedelini babanız dahi yüklenmez. Bazı sorumlulukların bedelinin bir tek bana verileceğini bende bilmiyordum, ne yalan söyleyeyim. Bu da acıtıyor. Bir acı başka acıyı doğururmuş.
Ama biz yine gönlümüzün iyi niyetinden eksiltmeyeceğiz hiçbir şey. Ne demişler: Suizanda isabet etmektense hüsnü zan edip yanılmak evlâdır.