Yüzüm gözüm bahr olmuş bir pencere kenarında
Sokaklar sırılsıklam
Geceden kural dışı üzüntüler akıyor
Metafizik kelamlar türüyor dilimin eteklerinde
Yeni ama işe yaramaz metotlar dökülüyor nevresim kaplı yatağıma
El vuruyorum, düşüyor bir bir yerlere
Yalan kokan suâller geziniyor ömrümün şakağında
Küçük dilimi yutasım geliyor ansızın, asla konuşmamak için
Çelik zırhlı yalanlar içinde ellerin kirlenecek duygusuyla ödüm kopuyor
Yaş farkı gözetmeksizin caddelere dalıyor tek tek acılar
Açık artırmaya konuluyor larpadak üzüntüler
Basküller de tartılıyor, yirmi kiloluk ağırlıkla beraber
Fakat daha ağır basıyor bir takım hüzünler
Pervasızca kafa tutuyorum her şeye ve herkese, kendime karşı koyamazken..
Sessiz kadın, gök kadın
Saçıyordum bir aralar göğsümün gergefinde var olan kırıklıklarımı
Krizantemlere, papatyalara, nergislere
Ama sana bir türlü açamıyordum kabuk bağlamış yaralarımı
Çok istiyordum ayçiçekleri gibi açık seçik olmayı
Zinhar olmuyordu.
Güzel kadın, anne olan kadın
Uğrayamayacağım artık kapının demir kulplarına
Vuramayacağım bundan böyle yüreğinin tokmağına
Öpmek hayalde kalan bir icraat artık
Tak yüzüğümü kilitvari kalbinin zincirlerine
Bedenin, gözlerin hatta ellerin başkasının yamacında yeşeriyor
Lakin vurdum ruhunu zımbalarla kaburgalarımın yüzeyine..
Güzel kadın, çocuk cemâlli kadın
Olacak çocuğun gibi, saf ve çoşkulu naralar at
Otuz iki dişini birden açıver seni kıskanan hayata
Bilirim kırık dökük umutların kadar, dişlerin..
Güzel kadın, derya kadın
Boğulmak isterim denizlerinde
Bilmem boğar mısın devrik sert dalgalarında?
Ya da doğurur musun yeniden taşranın kucağına?
Moloz yığını bedenimi sevgin ile yoğur
Yıka n’olur musalla taşında cansız naaşımı
Dirin dirime kısmet olmadı
Bari, dirin ölüme kısmet kılınsın ellerinde