Aynaya bakınca gördüğüm yansımadan tiksindim. Acilen bir şeyler yapmalıydım. Evimin banyosu yedi yirmi dört rutubetle kaplıydı. İçeri geçtim ve aynalı dolabın içinden babamın alzheimer ilaçlarına biraz bakındım. Elime geçen mavi makası aldım. Saçlarımı tek tek kestim, parmak uçlarıma düşen saçlarıma gülümsedim. Elimde değildi, sorun bendeydi. Kendimi durduramıyordum. Canıma kan sıçratıyorlardı. Ayıp edip duruyorlardı bana, herkes beni bir şeylerle tehdit etti hep. Annem terk etmekle, abim kemoterapisiz kanseriyle, sevgililerim aldatmakla… Ben hep görünen bir tehdittim. Sanki dedem milli intihardı ve bana gelen her şey hep ölüme dairdi. Sanki herkese renkli yaşamlar bana yine kamu spotu. Sanki herkese chester koltuklar bana yine üzeri yanık kanepeler. Oysa evimin perdeleri hep açık, o kadar alışmışım ki yalnızlığa güneş giren eve gelecek olan doktoru bekliyorum. Sanki herkese kırk yıl hikâyeler, bana yine cinayet izleri, sanki herkese parliament bana yine Adıyaman tütünü. “Yarın bir ümit var.” diyerek çıkıyorum dışarıya. Henüz on beşindeyim, arkamdan “Ateş olsa cürmüm kadar yer yakar!” dediler bana. Oturup saatlerce, evlerinden çıkan yangını elimde yarısı bitmek üzere olan bir kibrit kutusuyla izledim. Hiç özgüvenim olmadı ama size yemin edebilirim dünya diye bir şey yok. Sevinç diye bir şey yok, aslında bana kalırsa korku diye bir şey de yok! Sanki herkese BMW, bana yine tıklım tıklım dolu otobüs, sanki herkese bluetooth bana yine tek kulağı çalışan kulaklık. Bilmiyorum hangi kıtada anlamım var benim ama dilimi kesip kopartmışlar, sanki bildiklerimi de unutmak üzereyim. Nasıl desem, sanki herkese muhasebe, bana yine fabrika köşeleri. Kendimi yürüyen rahmetlilerden ayırmıyorum artık. Yaşamak için çok geç kalmışım sanki. O tren çoktan kalkmış, gidiyor. Şimdi elimde mavi bir makas var, babamın alzheimer ilaçlarına bakınıyorum öylece. Babamın alzheimer ilaçları derken, annemin üzerinde yabancı bir adamın parfüm kokusunu aldığında unutmuştu her şeyi, bildiklerini yuttu, susulması gerekenler de hayatına mal oldu. Görüyorsunuz işte bu hayatta ihanet aileden gelen bir şey. Kısacası Dünya’ya devam etmek istemiyorum artık. Oy birliğiyle ayrılmak istiyorum aranızdan işte. Bu maçı uzatmanın da bir anlamı artık yok gibi. Çünkü korkuyorum otopsi raporlarında çıkacak olan yara izlerimden, korkuyorum otopsi raporlarında çıkacak olan intiharlarımdan. Neyse ne diyorduk?
Sanki herkese Starbucks bana yine demli çay, sanki herkese güneşli günler bana biraz daha karanlık, sanki herkese sağlık ocağı bana yine acil kapıları, Sanki herkese mutlu pazarlar bana yine ayağı kırık intihar tabureleri…
Çok güzel
Bazıları anlam veremez ne demek istediğine bazıları ise dalar uzaklara duygularına tercüman oluşunu düşünür mükemmel…
En çok korkutanda yazılanların gerçek olması
“Hangi kıtada anlamım var bilmiyorum”
Başarılı
Çok güzel devamını bekliyoruz
Çok iyi
Okudukça devamını merak ettim mükemmel basarilar??
Etkileyici bi yazı olmuş gerçekten sevdiğinin üzerinde bir başkasının kokusunu duymak dahi imtihar sebebi..