Taştan Öte
Ayağıma takıldı iki taş
Yürürken çarpıvermişim bir yanlarına.
Görsem vurur muyum, sanmam.
Görmeden olmuş işte.
Canı yok diye umursamadan
Vurup geçiyormuşum onca yıldır
çakıllara taşlara ..
Nedense bu defa başka
Bu sefer canı yandı sanki!
Bu sefer, dön de bir bak
“Nereye, nasıl gidiyorsun öyle şuursuzca’” der gibi haykırdı ardımdan.
Sonra yürüdüm devam ettim yoluma.
Ama patır patır deyimler
atasözleri takıldı peşime.
Kuşlara taş atılması revaymış gibi
iki kuş vurmaya kalkmışız.
İsyan ve hatalarımızın cezası olarak gökten dökülme ihtimalini ilk sıraya
koymuşuz
Başımıza yağarsa diye.
Sevdiğinden yüz bulamayanlar
başını dizine koymaktansa,
Ona dayamakta aramış
vefasızlığın tarifsiz hicranını.
Vicdanı sönmüşlere,
taşlaşmış senin kalbin derken,
İncittik belki seni bilmeden.
Ve sonra senin mahiyetini bilen
kıymetini deruhte eden
Ötelerden gelen bir nidayla
Dest-i Mübarek’inin avuçlarındayken
ben kimim sualine,
“Lebbeyk!”
“Ente RasulAllah” diye mukabele eden kutlu cevher gibi girdin gönlümüze,
Peygamber devesine yüce bir dost gibi ev sahipliği yaptın,
Yeri geldi Mescid-i Aksa’yı korumak için siper ettik seni zalimlere
Cennetten geldiğini duyunca,
öpüp alnımıza koyduk
Peygamber yadigârı Hacer’ul Esved oldun bize.
Ve bazen
beş tane bir araya geldin düştün elimize,
Sokakta dokuza çıkıp
çocukları topladın başına
bin heyecanla.
ne çok ruh yüklemişiz manalarının âlemine
Her yerde başka hâllere bürünmüş sırların.
Beni de seni de Yaratan, ne güzel Halk etmiş.
Dağlarla birlikte şahit ol ki
hem garipsin
hem esrarengiz.
Kainatın dengesi
vazgeçilmez mihengisin.
Umduğum gibi,
Kendin gibi ,
Taştan da ötesin…