GİRİŞ
İçinde bulunduğu çalkantılı dönem süresince şuanda bakıldığında memleketi ve devleti için ahlaki olarak meşru olarak görülebilen fikirlerini, yaşadığı dönem itibariyle ve çevre etkisiyle gayrimeşru olarak görülüp bastırılmaya çalışılmıştır. Fransa’daki eğitimi sırasında Maurice Blondel ile tanışan Nurettin Topçu, onun hareket felsefesinden etkilenir ve Türkiye’de bu akımın ilk temsilcisi olur. Fransızca “action” kelimesinin karşılığı olan “hareket” maddenin yalnızca yer değiştirmesi, faaliyet ya da iş anlamında değil, sonsuzluğa uzanan bir kavram olarak kullanılmaktadır. Topçu ve Onun Hareket Felsefesine olan eğilimini, içinde bulunduğu siyasî şartlar ve bu şartlar karşısında oluşan fikir akımları çerçevesinden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Aynı zamanda Anadolu gerçeğinden ayrı ve İslâm’ın dışında da onu ele almanın imkânı yoktur. Topçu’yu önemli kılan, onun Anadolu gerçeğini bilmesi, kendi tarihi ve kültür dünyasının farkında olmasının yanında batı felsefesine de olan hâkimiyeti sonucunda; ‘’ Batıcılık, hiçbir zaman taklitçiliğin ötesine geçemez. Hatta Batıcılığı aşağılık duygusu’’ olarak görür. Söz konusu Batı kültürü, ruh olarak bizim kültürümüze uyuşmaz. Bizim kültürümüze yakın olan Doğu kültürü olduğu için, Doğu medeniyetine bağlanmanın doğruluk teşkil edeceğini düşünür ve savunur. Nurettin Topçu ve Hareket Felsefesi ekolünden yola çıkarak üzerinde durulan fikirleri umumi olarak bu yazıda görebiliriz.
1.Hareket Felsefesi Hakkında Kısaca
Hareket denilen kavram, aslında varoluşumuzun, varlığımızın temelinde bulunmaktadır. Hareketsiz kalmış bir insan, tamamlanmamış, eksik, hatta ölü bir insandır. Hareket denilen hadise, farklı boyutlarda karşımıza çıkar. İlk olarak kişi boyutuna değinmek gerekirse; hareket, bütün görevlerimizin ta kendisidir. “Başka varlıkları ve kendi eliyle kendini değiştirmektir” Varlık ile hareket, hareket ile varlık arasında karşılıklı olarak birbirini etkileme ilişkisi bulunur. Nitekim hareket, varlık için, hayatın devamı için sadece alelâde bir vakıa değildir; bilakis zarurettir. Kısaca kendi hayatımız, hareketin eseri ve esiridir. Buradaki esirlik, özgürlüğün bir ifadesidir. Nitekim insan, seçmek ve karar vermek ister ve bunu yaparken de kendisi olur yani hürleşir. İnsan hareket ettikçe kendini tanır keşfeder; bu noktada hareketsizlik, hürriyetsizlik ve başıboşluktur. Burada insan, kendi hareketlerinde sürekli olarak tezatlık içine düşer. Nitekim kimi hareketlerimizi isteyerek, kimi hareketlerimizi istemeyerek gerçekleştiririz bazen bir şeyler öyle olması gerektiği için o yöne doğru hareket eder çoğu zaman etrafımızda dönüp duran hareket halinde olan şeylerden haberdar olmayadabiliriz. Örnek verecek olursak; yaşadığımız dünyada yerçekimi olmasına karşın bazı durumlarda çevremizdeki şeyler istemsizce hareket eder bir hal içine girer yükselir havada kalır bu sebeple ironik olarak yerçekimi dünyada da bazı şartlarda olmadığını görebilir hissedebiliriz.
Hareket Felsefesi, Maurice Blondel’in (1861–1949) 1893’te doktora tezi olarak savunduğu L`ACTION adlı eserde esasları ortaya konulmuş ve Blondel’in düşüncesinde hareketin açık ve kesin bir anlamı vardır. Hareketi kaba bir güç, içgüdü davranışı ya da basit reflekslerden ayıran Blondel, hareketten ister ahlâkî ister metafizik ister estetik ister bilimsel ya da dinî olsun, her türlü insan faaliyetini anlar. Ama özünde hareket, ruhi bir aktivitedir. Bu ruhi aktivitenin anlaşılması için Blondel, “her insan iradesinde ihtiva edilmiş zorunlu bir icabı göstermekten ibaret olacak”
2.Nurettin Topçu ve Hareket Felsefesi
İnsanın bir gayesi olmadan yaptığı her eylem hareket değildir. Nefes alıp verme, yeme içme gibi düşünsel olmayan irade dışı fiiller ancak “yapıp etme ‘’lerdir. Topçu’ya göre hareket, iradenin kendi dışına çıkmasıdır, daha mükemmele duyulan özlemdir, başka bir ifadeyle iman, isyan ve vicdandır. Hareket ferdilikten öte daha kapsamlı bir olguyu işaret etmeli. Doğaüstü bir güç, Tanrı, Allah, din. Tasavvuf da buna işaret eden örnekler de bulabiliriz, pek çok doğu öğretisinde, Hıristiyanlıkta. Yalnızca yaşamak için yaşamak tahammül edilemez bir durum olurdu. Bu sebeple Nurettin Topçu hareketin, sonsuzdan geldiğini ve yine sonsuza ulaşması gerektiğini; Allah’ın hareketi olduğunu, O’nla birleşmesi gerektiğini savunur. Allah’a karşı çıkan bir hareketin hakikate ulaşamayacağını, ferdin hareketinin daha ulvi bir bütünleyiciye ihtiyacını vurgular.Topçu’ya göre, hareket, insanla Allah’ın bir birleşimi olduğundan insanın hareketleri öncelikle iman ve irade şeklinde kendini göstermeli ve bu doğrultu da harekete geçmelidir. Böyle bir irade isyanla biçimlenmiş olan bir iradedir, kör bir irade değildir, insanın ahlâki kurtuluşa ulaştıracak bir iradedir. Bu kurtuluş ise öncelikle insanın kendi iman, irade ve hareketlerinden, kısaca isyan ahlâkından geçer. Birey gibi milleti de her türlü kötü durumdan kurtarıp sonsuzluğa yöneltecek olan da irade, özgürlük ve adalete dayalı olan hareket gücüdür. Bu güç ve imanla ortaya çıkmış olan hareket ahlâkının nesillere aşılanması ve hayat yolculuğunun kendi istikametinde ilerleyebilmesi için yapılacak olan ilk çalıma, ruhları bu irade ile aşılamaktan ve yeni hayat nizamının kurulmasından geçer. Düşünürümüz burada zafer ile kurtuluş arasında bir benzerlik kurarak bir milletin savaştan galip olarak çıkmasını o milletin toptan bir kurtuluş olarak görmez. Ona göre, böyle bir başarılı zafer (hareket), sonsuzluğa çevrilmiş ve sonsuzluğa yöneltilen irade ile yapılmışsa kurtuluş getirir. Yani bir millet her yönüyle hareket ahlâkına doğru ilerlese gerçek kurtuluşa ve başarıya ulaşmış olur.
Nurettin Topçu’ya göre ; ’’ İrade bireyde başlar ve sırayla aile, toplum, sanat, din ve ahlak ve insanlığa ulaşır oradan da “Sonsuz Varlık” olan Allah’a ulaşır. Adaleti zedeleyen en büyük şey ise istismardır. İnsanın iman, irade ve hareketinin zalime, bireysel ya da toplumsal bu istismarcılara karşı durması gerekmektedir. İşte bu; isyan ahlakıdır. Kötü bir olgu olarak bilinen ihtiras; ruh, iman ve iradenin doğasıyla çelişmeyecek şekilde, kendi haz ve menfaatleri için değil de adaleti sağlamak için kullanıldığında gereklidir. Böylelikle Topçu’nun hareket felsefesi zamanla isyan ahlakına dönüşmüştür. Çünkü her özgür hareket Allah’a dayanılarak yapılan bir isyandır, sonuç olarak biz onun yanlış ya da doğruluğu bilmiş olsak dahi toplumun ve vicdanımızın bize getirdiği doğuştan ahlak güdüsü her yanlış hareketi özgürlük olarak kendine inandırıp işin içinden bir parça sıyrılabiliyor. Hareketlerimizin her birinde içsel bir sonsuzluğun bulunduğu yolundaki müphem duygu, insanı bu ilahî varlığı bütün hayatı içerisine yaymaya sürüklüyor. Dinî hareket kendi başına öbürlerinden ayrı bir hareket değildir. Öbür hareketlerin hepsini kucaklamaya uzanır. Hareketlerimiz toplumsal doğrulara göre şekil alır toplumsal doğrularımızda kültürel ahlakımızın bize öğrettikleridir. İslamiyet öncesi Türk devletlerine bakacak olursak orada da bu konuda töre önemli faktördür ve kalıntılarını günümüzde değişmez olarak zaman zaman görebiliyoruz netice itibariyle hareketlerimizi bu doğrultularda yanlış ya da doğru olarak sınayabiliriz böylelikle şekil alır.
Topçu, despot-zorba iradesiz adamı ve her yüzyılda olduğu gibi özellikle XX. yüzyılın ve günümüzün siyaset adamını hareket adamı olarak görmez, şu sebepledir ki bunlar, insan hareketlerini tahrip edici ve nefisleri uğrunda yok edici kişilerdir. Ona göre, gerçek hareket adamının eylemi, varlığa duyulan bir bağnazca tutkudur, bu tapınışta onun ödülü bizzat kendisidir. Eşyayı değiştirdikçe kendisini de değiştirir, bu yolda değiştikçe de kendisini değiştirmesinin sürecini iliklerine ve ruhuna kadar hisseder, bir Mevlana, bir Yunus Emre ve bir Mehmet Akif gibi onun tadına ve zevkine varır. Derin bir şuur içinde kurtuluşunu başlatır ve hakikati kavrar. Topçu, hareket adamını yönlendiren kudreti üç basamaklı bir denemenin, yani onun, irade, iman, isyan ve hareketle yoğrulmuş iç denemesinin eseri olarak görür. Birinci basamak; hareketin bu karşılaştırmayı takip ederek şahsi kararın gözükmesi ve nefsimizin insanlığın huzurunda hesap vererek kendi yerini tayin etmesiyle şahsiyetin oluşması başlar. İkinci basamak, evrenin karşısında yerini tayin eden şahsiyetin kendi kendine yetmezliği ile ihtiraslar ve menfaattarın ezici oluşlarından doğan ıstırabın hazırlığı. Üçüncü basamak: şahsi duyuları sonsuzluğun duygusuna feda etmek, iradenin namütenahilikle birleşerek sonsuz bir huzura kavuşması için zorlanmadan istemek. Topçu, ahlâkla ilgili çözümlemelerinin sonunda ulaştığı görüşe “isyan ahlâkı” ve bu ahlâkı gerçekten yaşayan kişiye de “hareket adamı” adını verir. Hareket düşüncesini kendine misyon edinerek ve bunun üzerine hareket dergisinin sorumluluğunu üstlenmiş daha sonra hareket ahlakının kendisine dayandırdığı fikir havuzu içinde kendini doyurmuş daha sonra toplumunun ve milletinin ruhunu beslemiş ve temizlemiştir. Yalnız ona göre, iradedeki bu fetih ve kurtarış ilkin bireylerin kendi nefisleri üzerinde açacakları mücadeleyle ve kendi hareketlerini yargılayacağı sert, ciddi ve yapıcı tenkitlerle olmalı ve başlatılmalıdır. Hareket adamındaki bu isyan, irade ve hareket ahlâkı, ruhu gerçek kurtuluşa erdirir. İstenilen ve arzu edilen bu ahlâkî nizam gerçekleştiği zaman da bu irade aileden başlamak üzere sırayla diğer basamaklara; millet, devlet, sanat, din ve insanlığa sıçrar. Bu durum ise, birey gibi bütün bir milletin, Anadolu Türk toplumunun her yönüyle bata ahlâkta olmak üzere her alanda kurtuluşuna neden olur.
Sonuç
Nurettin Topçu 20.yy. Türkiye’sini ön koltuklardan izleyen ve içinde aktif bir şekilde rol alan ‘’hareket adamıdır’’.Muhafazakâr bir aydın olarak safını belli eden Topçu bu ülkenin buhranlı fikir dünyasına bir nebze ışık tutmaya çalışmış fakat bunu çevresel etmenler dolayısıyla zor olmuştur. Günümüz Türkiye’sinde ise geçerliliğini koruyabilen orijinal görüşler ortaya koyabilmiştir. Kendisine merkez aldığı ve topluma aşılamaya çalıştığı ahlâk anlayışı içerisinde ileri sürmüş olduğu isyan ahlâkını hareket felsefesinin kavramlarını ve metodunu kullanarak ahlâk, din ve tasavvuf açısından değerlendirip şekil vermiştir. Türk düşüncesini bir bütün olarak kavrayabilmek için onu dikkate almak gerekir. Genelde Türk düşüncesinde özel de ise ahlâk felsefesinde hareket felsefenin yanında İslami bir içerikten hareket edilmesi gereğini ortaya koyması ona seçkin bir yer kazandırmıştır.
KAYNAKÇA
TOPÇU, Nurettin, “Anarşist ve Hareket Adamı”, Hareket, Sayı: 33, Eylül–1968,
———————, İsyan Ahlâkı, (Tercüme: Mustafa Kök–Musa Doğan), İstanbul, Dergâh Yayınları, 1995.
———————, Varoluş Felsefesi / Hareket Felsefesi, , İstanbul, Dergâh Yayınları, 1999
———————, Yarınki Türkiye, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1974.
GÜNDOĞAN, Osman Ali , “Ahlak Filozofu’’ ve ‘’Hareket Adamı’’ Olarak Nurettin Topçu, A.Ü Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı.40, Erzurum, 2009