Adı: Cemal Safi
Doğum: 15 Ekim 1938
Ölüm: 17 Nisan 2018
Mesleği: Türk şair, söz yazarı.
Cemal Safi kimdir?
1938 yılı Samsun doğumlu olan Cemal Safi, Sakarya İlkokulu’nda başladığı öğrenimine Samsun Sanat Okulu’nda son verdi.
Evli ve üç çocuk babası olan Safi’nin ilk şiirlerini Orhan Gencebay besteledi.
Safi, 1990 yılında ‘Rüyalarım Olmasa’, 1991 yılında ‘Vurgun’ adlı bestelerin güftekarı olarak iki yıl art arda yılın şairi seçildi. 1990 yılında müzikli bir şiir kaseti çıkaran şair, 1993 yılına kadar yazdığı şiirlerini ‘Vurgun’ adlı ilk kitabında yayımladı.
Cemal Safi’nin şiirleri Orhan Gencebay, Muazzez Abacı, Muazzez Ersoy, Zekai Tunca gibi sanatçılar tarafından şarkı olarak yorumlandı.
Şairin bu güne kadar 40 tanesi Orhan Gencebay tarafından olmak üzere, 150 civarında şiiri bestelendi.
Ünlü şair, Türk Dil Kurumu tarafından Türkçeyi en etkin ve güzel kullanan şair olarak ödüllendirildi.
Ayrıca Eminescu madalyası başta olmak üzere, defalarca Hürriyet’in Altın Kelebek, Milliyet’in Yılın En Sevilen Şarkıları birincilik ödülleri ile TRT’nin Yılın Şairi gibi sayısız ödüle layık görüldü.
KOAH hastasıydı Cemal Safi, 17 Nisan 2018 tarihinde Ankara’da yaşama gözlerini yumdu.
CEMAL SAFİ’NİN BAZI ESERLERİ:
Şiir:
Vurgun (1993)
Sende Kalmış (2000)
Ya Evde Yoksan (2008)
Şiir Kaseti:
Bu Gece Kalıyorum (1990)
Cemal Safi’nin Şarkı Olarak Yorumlanan Bazı Şiirleri
Orhan Gencebay – Ağlarsın Bilsen
Zeki Müren – İmkânsız (Rüyalarım Olmasa)
Orhan Gencebay – İç Benim İçin
Orhan Gencebay – Ya Evde Yoksan
Muazzez Abacı – Vurgun
Orhan Gencebay – Ahu Gözlüm
Cemal Safi’nin Beğenilen Sözleri
– Benim en kötü hikâyemi, en güvendiğim insanlar yazdı.
– Hep seven suçlu, sevilen mutlu oluyorsa bu hayatta; sevmiyorum artık, bizi de seven çıkar.
– Bazı insanlar özel gönderilir dünyaya, farklı ve sıra dışı ruhlar, kimisi ressam kimisi sanatçı kimisi de şair doğar. Seçilmiş ruhlar, bunlardan birisidir.
Kendisinin deyimi ile Allah’ın ilham ettiği ve ruhuna üflediği bir ruh; şairlik ve şiir.
Cemal Safi, son dönem Türk Edebiyatının en büyük şairlerinden, aynı zamanda güçlü bir hece ustası, kafiye mimarı olarak derinden etkileyen özgün bir liriktir. Şiirlerinde aşk geniş bir yer tutar.
Devrini ve devrinden sonra gelen birçok şairi etkisi altına almıştır.
‘Hüznü ve aşkı satsalardı herhalde ilk müşterisi ben olurdum’ diyor üstad. Zamanın mekân tanımadığı, mekânın çaresizleştiği anlarda ruhun kıvılcımları dökülür kalemden, vakitsiz zamanlarda. Mümkün değildir yazmamak, uyutmaz seni, ağrılar girer her tarafına, beynini kemirir bir şey, yaz der yaz yazda kurtul. Yastığın olur şiirler, mısralar serilir üstüne, rüyalarına girer imgeler; yazarsan kurtulursun ancak bu sancıdan.
Duygu her bedenin arsız misafiridir aslında ne yapsanız gitmez, kimileri bunu kaleme döker, kâğıda şikâyet eder, hüzünleri, üzenleri, sevinçleri, gidenleri, ağlatanları… İçine sığdıramadıklarının dışavurumudur. Dumanı tüten bir kıvılcımın çıkmış yangını. Kimi zaman öldürür, kimi zaman söndürür iyi olmaz müzmin bir hastalıktır kalem, şifası da yazmaktır vesselam. Kalemi mükemmel tutanlar vardır, kelimelerin efendisi ahenkle dans ettirir beyaz buz üzerinde alfabenin harflerini, salınır heceler. Bu ustaların en son örneği idi Cemal Safi.
Tabiri caizse kelimelerin efendisi, doğuştan bir yetenek.
Değilse hangi kitaptan, hangi okuldan öğrenilir ki bu dizeler?..
“Yeryüzünde ben ürettim veremi,
Lokman hekim bulamadı çaremi.
Aslı için kül eyledim Kerem’i,
İbrahim’in atıldığı kor benim.”
Allah’tan başka hangi öğretmen dedirtebilir ki?
‘‘Kamil iken cahil ettim âlimi,
Vahşi iken yahşi ettim zalimi.
Yavuz iken zebun ettim Selim’i,
Her oyunu bozan gizli zor benim.’’
‘Vahşi iken yahşi ettim zalimi…’
Peygamber Efendimizin amcası Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi, Allah aşkıyla dolup taştı ve yahşi oldu, nasıl bir anlatım tüyler ürpertici…
‘Yavuz iken zebun ettim Selim’i.’
Heybetli padişah Allah aşkı ve korkusuyla zebun olmuş çaresiz ve güçsüz kalmış, adeta Allah’ın heybeti karşısında erimiş, bir mısra ile bu kadar güzel anlatılır işte…
Kelimelerin terbiyecisiydi O, tespih tanesi gibi birbiri ardına dizebilen yegâne yetenek büyük usta.
İlk şiirini 11 yaşında yazmış, hece ne kafiye ne birim 6+5=11 hece çıkarmışım, diyor, ‘hece ölçüsü duymadım bile’ ve ekliyor; ”şair olunmaz, doğulur”.
Cemal Safi zamanın çağdaş ozanı, güçlü bir kalemşör, Türkçeyi çok iyi konuşan ve bunu şiirlerine yansıtan bir usta, ‘Aruzu hiç denemedim.’ derdi, ‘Serbest bana uzak ama hece benim sanatım.’ derdi. Kendisi son zamanlarını Akçay’da geçirdiği için tanışma ve görüşme fırsatım oldu, şiir üzerine uzun mütalaalarımız olurdu, bir gün, ‘Hocam, niye hece?’ dedim. Şunları söyledi;
”Filozof Rıza Tevfik Bölükbaşı. Kendisi Osmanlı zamanında bakanlık yapmıştır. Hem şairdir, hem boksördür, hem cambazdı. Fikir adamıdır aynı zamanda da, maalesef sürgüne gidenlerdendir.
Ben onun hece anlayışından etkilendim.”
Bir gün dedim ki; ”Hocam nasıl şair olunur?”
Bakın ne dedi;
”Şair olunmaz, şair doğulur!’’ Şair doğulur, herkes aynı yetenekte değil. Cenabı Allah kimisine çok cömert davranmış, kimisine az vermiş, kimisine daha az vermiş. Ben bunu şöyle yorumlarım; çeyrek şair, yarım şair, tam şair…
Şimdi tam şairin verdiği eseri, yarım şairin iki misli çalışarak vermesi gerekiyor. Çeyrek şairin dört misli çalışarak vermesi gerekiyor.
Cemal Safi ilk şiirini 11 yaşında yazmış ama şiir yazmaya 40lı yaşlarda başlamış.
11 yaşında yazdığı ilk şiiri:
‘‘Yazmakta epeyce olmuşum mahir,
Yalan yanlış düzme beyit vesair.
Muhitimde ehli yoktu ki zahir,
Benim gibi cahili ettiler şair.’’
Aşkın şairi Cemal Safi’nin şiirlerinde ‘aşk’, en büyük mazmun, en güzel imgedir, kendisi “tek hece aşkın.” hikâyesini şöyle anlatıyor:
”Bolu Emniyet Müdürü Uğur Gül’le birlikte oturuyorduk, o da söz yazarı arkadaşımız, basın mensubu benden aşkı tanımlamamı istedi. ‘Aşkı anlatır mısınız Hocam?’ dedi. Elinde bir teyp var.
Aşkı dedim, elinizde var kitabımız, hep aşkı anlatıyoruz, dedim. ‘Yok,’ dedi, ‘aşk nedir sizce?’
Ben de söyledim bir şeyler, çocuk tatmin oldu, gitti. O gece de ben Ankara’ ya dönüyorum trenle, aşk diyor ki, beni yaz, sen beni yaz. Aşkı anlatması için insanın biraz cüretkâr olması lazım yani.
Cesaret ister. Bu dünyanın yani, dünyanın demeyeyim, Cenabı Allah’ın kullarına bahşettiği en muhteşem duygu. Bunu anlatıyorsunuz yani. Kolay bir iş değil. Beşeri aşk, ilahi aşk birbirine geçme zaten. Şimdi diyoruz ki, adam evliya, adam ermiş; beşeri aşkı tanımadan ermek de yok.
Önce o ustanın, o sanatkârın eserini beğenirsin, eserinle o ustanın kalitesini ölçersin. Nedir? Allah’ın eseridir bu kâinat. Biz de Allah’ın eserleriyiz. O Allah’ın, yüce sanatkârın eserini sevmedikten sonra, benimsemedikten sonra, yüceltmedikten sonra direkt gidiş var mı oraya?..
Önce beşeri aşk, bence beşeri aşk ilahi aşkın basamağıdır.’’
Büyük şahsiyetleri anlatmak hem zordur hem kolaydır, neresinden başlayacağınızı, neyi anlatacağınızı da bilemezsiniz, şu an o anlardan bir tanesi…
Daha çok şey var dostlar onun hakkında anlatılacak…
Vazifedir değerlere sahip çıkmak, değerleri yaşatmak.
Emekçi isek ve gönül işçiliği en büyük emekse, vazifemiz emeğe sahip çıkmak, nesillere aktarmak.
Söz veriyor muyuz, Cemal Safi’nin emeğine sahip çıkmaya..?
Onun için, onun anısına, eserlerinin adından oluşan bir şiir yazdım, onunla nokta koymak istiyorum. Selamla.
TANIDINIZ MI BENİ?
Işıl ışıl bir güneş, okyanusa doğardı,
Dili yağmur kâğıda, mısra mısra yağardı.
Hecenin üstadıydı, kafiyenin piriydi,
Hüzün döker beyaza, buluttan gam sağardı.
“Tek hece”ye aşk dedi, âşıkları salladı,
Hadi artık “git” dedi, yalan aşkı yolladı.
Serbest şiir gardaşı, hece belalı aşkı,
“Vurgun” yemiş yüreği, her gün acı diledi.
Şair olunmaz asla, şair doğulur derdi,
Yazmakta pek mahirdi, on birinde şairdi.
Türk dilinin tabibi, ahir zaman kâtibi,
Çok oku az şiir yaz, gidişattı tek derdi.
Şarkılarda söylendi, seyran oldu mereği,
“Ya evde yoksa” diye, ürperirdi yüreği.
Ahad deyip överdi, “ulu imparatoru”,
Sen zorun şairisin, imgelerin direği.
“Almina” göz pınarım, yaşla doldu demiştin,
Mahşer bakışlı nazar, aklım aldı demiştin.
Soldu “ezan çiçeği” bozdu “gönül nikâhı”,
Çekip gittin vefasız, “sen de kaldı” demiştin.
“Kıyamete kırk kala” gelenekti tek farzın,
Sevgi sana sünnetti, gönüllerdi hep arzın.
Kolaydan hep kaçardın, kalem aşka âşıktı,
Gözü pek dizelerde ecdat gibiydi tarzın.
Gönüller kifayetsiz, bütün aşklar kadersiz.
Şiir yarım hece eksik, hüzün artık yetersiz.
Umutlar yarın idi, kapılarda beklerken,
Yarım kaldı sevenler gidilir mi habersiz?
merek: samanlık.