Brüksel’de bir Nisan üstü,
Mart toparlamaya başladı,
Ellerimde ufalanan
Son dünlerini…
Ben bir sokak lambası altında,
Başka türlü düşlüyorum seni,
Sen…
O eski fayton tıkırtısına takılıp,
Karşıma çıkıyorsun
Her sokakta…
Eskimiş zaman,
Bozulmuş küsüratlar,
Dün ve dün eksiliyorum işte…
Ben..
Bildiğim tüm denklemlerimi sana eşleyip,
Coğrafyaya boğmuşum tarihi,
Bu yeni şehre sen yağmışsın,
Yollar, mazgallar,
Yapraklar sırılsıklam sen olmuş
Öyle ki toprak bile
Tanıdık kokuyor şimdilerde.
Artık seni hatırlamayı,
Bu eski küsüratların
Anlık hatıralarına bıraktım…
Dedim ya
Dün ve dün eskiyorum,
Üstelik birde aklıma gelmeye dursun,
Şu yalnızlığıma siper aldığın o cephe,
Başında pembe bir miğfer,
Koçanında türlü türlü yıldızlar
Talaşlı bir temmuz sıcağıydı…
Her sevgili
Kendi tehlikesine maktül olur,
Bu…
Benimde içine düştüğüm çılgınlığın,
İhanet ve masumiyet arasında kalmış
Mahur bestesidir,
Kan ve ruhun…
Bu şehir artık çok kısa,
Mevsimler kısa,
Aylar kısa..
Günler kısa
Saatler..
Ve uykular…
İşte beni dün ve dün eskiten bu ikircikli
Berraklığın,
Bulanık yanı…
Brüksel’de bir Nisan üstü,
Mart toparlanmaya başladı,
Ellerimde son dünleri…
Ben
Bu duygunun adını
Özlemek koydum….